Pazar, Aralık 06, 2009

kuşatma (blokada)

biraz aşağıda sleep furiously'den bahsederken filmdeki bütün seslerin richard d. james tornasından çıkmış olabileceği yolunda bir komplo teorisi üretmiştim. şu işe bakınız ki, dün bunun pekala mümkün olduğunu ve daha önce denendiğini gözlerimle gördüm. vay canına! otuzuncu yaş günümün 'faith no more' gibi pek anlamlı bir etkinlikle aynı güne denk gelmesini de sayarsak bu yıl yaşadığım ikinci tesadüf oldu bu. kısacası berbat bir yıldı. her neyse...

cuma günü 1001 belgesel film festivali başladı malumunuz. güç bela edinebildiğim dünkü programdan kuşatma adlı belgeseli izledim. şair'in ölümü ve mechanical love filmlerini merak ettiysem de, yoğun iş tempom (ütü, bulaşık vb.) nedeniyle yetişemedim onlara.

film, ikinci dünya savaşında yaklaşık üç yıl süren st. petersburg kuşatmasında şehirde olup biteni, sovyet hükümetinin arşiv görüntüleri aracılığıyla anlatıyor. yönetmen, kuşatmayı anlatırken üst ses ya da müzik kullanmak yerine, orijinalinde sessiz olan görüntüler için ortam sesi üretme yöntemini seçmiş. kentin uğultusu, patlamalar, motor sesleri dünün görüntüsü ve bugünün sesiyle çıkıyor karşınıza. matematiksel bir işçilik diye düşünürken adamın matematiğin ağa babası üzerine eğitim gördüğünü de öğrenmiş oldum sonradan.

filmin teknik yapısındaki bu deney üzerine düşünmek keyif verici tabii. içinde durağan birkaç ögenin yer aldığı basit bir görüntüde bile doğal sesi yakalamak için yüzlerce ayrıntıyla boğuşmak zorunda kalındığı açık. hep eksik kalan bir şeyler var dikkatli bakarsanız. bu halde hayatın sanatı taklit etmesinin nedeni, sanatın hayatı taklit edememesi ihtimali olabilir mi diye soruyoruz şehrin büyük düşürünlerine.
burada duralım. kuşatma, bir deneyden ibaret değil. filmdeki görüntüler giderek ağırlaşıyor. ses konusunda ince eleyip sık dokumak züppece bir uğraş gibi geliyor. etrafa yayılmış ölüler. toplu mezarlar. yola akan suyu sıraya girip kovasına dolduranlar. şehir adı verilen yıkıntı. kuşatmanın kırıldığı mutlu sonda dahi rahatsız edici görüntüler peşinizi bırakmıyor.

11 aralık'a kadar sürecek festivalde başka tesadüflerle karşılaşmak dileğiyle, iyi pazarlar dilerim. şimdi gerçekleri görme zamanı. çamaşırlar birikmiş. pöf.

iliketrains - we all fall down
[silindi]

veba ve kendini dış dünyadan yalıtmak gibi başlıklar etrafında dönüyor şarkı. konumuzu bir başka boyutta ele aldığı fikri uyandı kafamda. kadehlerdeki metafor izlerinde aradım seni dün gece.

Hiç yorum yok: