Salı, Mayıs 28, 2013

Yatakta ayagimi koydugum yer isininca daha soguk bolgelere dogru arayisa gecmek, baloncuklu naylonun balonlarini sirayla patlatmak gibi.

Pazar, Mayıs 26, 2013

edebiyat tarihindeki ölüm sahnelerini derleyen bir antoloji düşünün. günümüz insanının çok çektiği spoiler illetinden azade olmasını beklemek hayal olur fakat nasıl bir şey ortaya çıkacağına dair varsayımlarda bulunabiliriz. büyük romanların ölüm sahnelerini aklıma getirmeye çalışıyorum. yaşamı tüm dokulara nüfuz edercesine işleyen yazar, uçurumun kıyısına geldiğinde boşluğa doğru bağırıp sesinin yankısını boşuna bekler gibidir. kendi eserinin tanrısı rolüne soyunsa da daha ilerisi için söz söylemekten sakınır. iyi de yapar. ama bir şey var ki, her iyi ölüm kurgusunun olmazsa olmazıdır. son anın fotoğrafında  hep bir şaşkınlık gözlemlenir. geri dönme isteğinin ardından her şeyin çok geç olduğu duygusu. zihinde şimşek gibi çakan "şimdi sıçtık" ünlemi. bu da olmasa ölmenin hiç heyecanlı bir tarafı olmayacak diye düşünürsünüz.

Pazartesi, Mayıs 20, 2013

Sokaktaki konteynirin bekciligini yapan kedi.
Oto yıkama kedisi

Perşembe, Mayıs 16, 2013

öğle tatillerinde ev yemeği yapan lokantalarda karnını doyuran emekçi sınıfıyla neden ortak bir muhalif bilinç geliştiremiyoruz da bir tabak çalı çırpıya en az on lira verip inimize geri dönüyoruz? david harvey'nin 150 yıl önce  paris'i anlattığı kitabında buırjuvaziye korku salan bu sokak pratiği bizde neden işlemiyor?


...In this they were simply confirming the slowly dawning fears of bourgeois reformers: that the mass of the population of Paris, deprived of the facilities and comforts necessary to a stable family life, were being forced onto the streets and into places where they could all too easily fall prey to political agitation and ideologies of collective action. That the cabarets, cafés, and wineshops provided the premises for the elaboration of scathing criticism of the social order and plans for its reorganization was all too evident to Poulot.

Çarşamba, Mayıs 15, 2013


léo malet'nin hilmi yavuz'a benzediğini düşünmek tüylerimi diken diken ediyordu.

the national'ın trouble will find me albümüne dair arzuhalim

sevgili the national,
uzun bir aradan sonra yeni albümün "trouble will find me" ile sevenlerinin karşısına çıktın. içindeki çocuk hala "benim sorunum ne, daha fazla dayanamıyorum, cinlerimle bana acır mısın şu köşeye kıvrılsam" şarkıları söylüyor. sen büyümezken ben de yolun yarısına gelmişim şaka maka. sana yalan borcum mu var, şarkılarını dinlerken dikkatimi veremiyorum artık derdine, tasana. içimi yaşlıca bir hınzırlık kaplıyor kanser gibi. "sesi de iyice nodül yapmış pezevengin" diyorum, başka da bir şey gelmiyor aklıma. bir doktora görün. belini ört. kendini üzme. dünyalığını yaptın iyi kötü. büyüme zamanı geldi geçti hey hey hey.