Çarşamba, Eylül 29, 2010

ejderha alfabesi

ejderhanın dövmeli kızı filmi gelmiş sinemalarımıza. bunu da izlemesek konu komşuyla ortak bir paydamız kalmayacaktı. çağdaş uygarlık seviyesine ulaştığını sandığımız kuzey topraklarının steril ve semiz insanlarında deri altına oturmuş cerahatin varlığına bir süredir çeşitli vesilelerle şahit oluyor ve "yayla gibi ferah yerde kıçlarına rahat mı batıyor?" diye söyleniyorduk. bu filmde de anafikir değişmiyor. filmin sergilediği toplumsal çöküntü manzarasına rağmen, yazılı olana duyulan inanç dikkate değer.

dövmeli kız ve gazeteci adam, evrak üzerinden karar vererek ulaşıyor sonuca. polisiye türünün alışık olduğumuz tarzda suç mahalli incelemeleri yok. gazete arşivi didiklemeleri ve internet'te sağa sola dadanarak veri toplama çalışmalarını izliyoruz sürekli. altmış yıl önce kayda geçmiş bilgiyi kendi elleriyle koymuş gibi bulabilmenin kıvancıyla dolup taşıyor içleri.

gizemin çözülmesinde gazete haberleri başrolde. haberin gerçekliği hiç tartışılmıyor ama. bedene kazınmış dövme gibi. bu noktada, kim kime ne yapmışı düşünmeyi bir kenara bırakıp, bu yöntemin onları tamamen yanlış bir sonuca götürmesini diledim içimden. haberdeki yorumlar, karakterlerin düşünce biçimleri onları hatalı bir yola sürükleseydi. sonra kendi yarattıkları karmaşanın içinden çıkmak için debelenip dursalardı. o kadar karışmadı işler. yine de ulaştıkları sonucun doğru olduğuna dair kuşkularım var. gerçeğin tepetaklak olabileceği beklentisi yalnızca bizim topraklarımıza özgü bir durum olabilir mi? tophane'de ne oldu peki?