Cuma, Şubat 12, 2010

paylaşmayan kul kalmasın

♥░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░♥ ♥░░▓▓▓▓░░▓▓░░░░▓▓░░░░░▓▓▓▓░░▓▓░░▓▓░░♥ ♥░▓▓░░▓▓░▓▓░░░░▓▓░░░░▓▓░░▓▓░▓▓░░▓▓░░♥ ♥░▓▓▓▓▓▓░▓▓░░░░▓▓░░░░▓▓▓▓▓▓░▓▓▓▓▓▓░░♥ ♥░▓▓░░▓▓░▓▓░░░░▓▓░░░░▓▓░░▓▓░▓▓░░▓▓░░♥ ♥░▓▓░░▓▓░▓▓▓▓▓░▓▓▓▓▓░▓▓░░▓▓░▓▓░░▓▓░░♥ ♥░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░♥

...is my co-pilot

Çarşamba, Şubat 03, 2010

karşı ataklar

kaleciye geri pas yapmanın (daha doğrusu kalecinin bu durumda topu elle tutmasının) futbol kurallarından silinmediği, ülkemizdeki futbol karşılaşmalarında doludizgin yaşandığı yıllardı. televizyon karşısında izlediğimiz maçlarda ola ki bir geri pas vuku bulsun, babam küfrü basıyor, hemen ardından kontra atak denilen oyun düzenini modern futbolun kurtarıcısı olarak kutsuyordu. hafızasının zayıflığından mı yoksa hayata dair çok önemli bir tespiti dile getirmenin verdiği hazdan mı bilinmez, fifa olaya el koyana dek evimizde binlerce kez tekrar etti bu sahne.

sonradan kaleciye geri pas yapmak yasaklandı yasaklanmasına ama ağaç da yaşken eğilmişti geçen zaman zarfında. futbolu, ne yalan söyleyeyim, hiç sevmemiş; ama kontra atak kavramını bireyin temel dinamiklerinden biri sayarak kendi yaşamıma da uygular olmuştum. aşkta, işte, aklınıza gelebilecek her mecrada yarı sahamdaki ayak oyunlarını ve saldırıları hareketsiz izliyor, düdük çalana kadar böyle devam edecekmiş duygusunun kemikleştiği bir anda, kalkıp gidiyordum. uzun uzadıya taktik çalışarak planlar yapma düşüncesinin içimde yarattığı daralmayı yadsımıyorum bu kalkışmanın köklerine baktığımda. bu yüzden kontra atak bile sayılmayabilirler. yalnızca bir an geliyor, neden - sonuç zincirlerinden boşanmış bir gitme düşüncesi zuhur ediyor; ve ben harekete geçene kadar da peşimi bırakmıyordu. kalem boş mu ya da gittiğim yönde bir kale bulabilecek miyim bilmiyordum. bir hedef var mıydı gerçekten yoksa başka bir akıntının etkisi altına mı girmiştim? bir yanıt beklemiyorum bu sorulara artık. bir yere ulaşma beklentisinin ya da sürüklenme iradesizliğinin değeri yok gözümde. gördüğüm en korkulu düşler, hareket edemediklerim.

öte yanda, konuyu paranoyakça ama gerçekle de sırt sırta duran bir noktaya çekmeden duramıyorum. belki de başından beri oyunda benden başka kimse yoktu. spiker taklidi yaparak sahada bir aşağı bir yukarı koşturdum, olmadık durumlara sokutum kendimi. yazan yöneten ta kendisi. bu olasılıkta kontra atak teorim muazzam bir biçimde sıçıyor ve yerini john woo teorime devrediyor. kendini pisliğin en derinlerine itip oradan kurtulmak için çırpınan karakterleri anlatan bir john woo filmini yaşıyorum. fucked up life, hard-boiled wonderland (bu da saçma sapan bir çağrışım oldu gece gece).

fugazi - waiting room