Nostaljinin odaklandığı duygunun tekrar etmeyeceğinden söz ediyorum ama, dur bakayım. İlkokuldayken sınıfça kitap fuarına gitmiştik. Dönüşte öğretmen bizden fuarda görüp sevdiğimiz bir kitabı ve neden sevdiğimizi yazmamızı istedi. Bütün sınıf bir şeyler yumurtladı. Sıra okumakta olduğunuz satırların yazarına gelince, ihtişamla tahtaya kalktı ve Herman Melvil’in Mobi Dik adlı kitabını çok sevdiğini söyledi. “Neden,” diye sordu öğretmen. “Çünkü kalın bir kitaptı,” dedim. Evet, kalındı benim için sadece ve o yaşta kalın bir kitap okumaya meyletmek (ama okumamak) iftihar edilecek bir şeydi. Büyüyünce nesnelerin görünüşlerinden faydalanarak böbürlenmeyi bıraktım ama sanırım Mobi Dik’in haklı hiddetini üzerime çektim ve lanetlendim. Tahtanın önünde kalın kitaplarla hava atan tıfıl, şimdi meslek hayatında kısa ve öz yazdığını düşündüğü hiçbir şeyi beğendiremez oldu. Yazı kısa mı? Yetersiz. Derdini anlatıyor ama. Daha uzun yaz. Sayfalar dolusu çöp çıktı postadan. Oh, ne harika. Karşılığında aynı hacimde bir şeyler yazmalı. Yazamazsan araya parça koymalı. Çocukluğumdaki kaypak ben çoğalarak geri dönmüş, hayatımı istila ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder