Pazar, Temmuz 03, 2011

Run to the hills

Kosu maceram duse kalka ama tam gaz devam ediyor. Bu sabah yikimin esigine gelmis bedenimi yerinden kaldirip semt stadinda teyzelerle birlikte kaldigim yerden sahayi tavaf etme isime geri dondum. Murakami kosarken hicbir sey dusunmedigini soylerken hakliymis. Nikotin lekeli cigerlerimle gunesin alninda hareket etmek beynimde katmerli bir bosluk yaratiyor. Dunya dursa durup ne oluyor diye dusunmem herhalde. Bir de kosu tanisikliklari, tanikliklari var. Terli ve sessiz bir sosyallik. Duzenli olarak kosanlara ozenip onlarla sidik yaristirirken sistemleri hata verenler var mesela. Bir zamanlar ben de boyle kaptiriyordum kendimi. Sonra eve surunerek donmek zorunda kaliyordum. Gun gectikce belli bir alcakgonulluluk disiplini ediniyorsunuz. Tasidiginiz mal'zemeyi taniyorsunuz ya da. Sakalli bir amca gordum bugun. Parkurda atletik bir genci sollamaya calisirken donup "her sabah bir bardak bal yiyip kosuyordum. Bugun oyle geldim, dizlerim tutmuyor simdi gordun mu bak" dedi genc adama. Adamda da sahanin gonullu antrenoru havasi vardi ki, herkese tavsiyeler veriyordu. Duzenli kosmak lazim abi. Bir tur yuru simdi teyze. Amcaya da "birakmayacaksin baba, balsiz gelmeyeceksin" dedi. Etrafindaki insanlarin icinde bulundugu ortak aktivitenin en buyuk bilirkisi olmak onu gururlandiyordu besbelli. Kosmak kesinlikle basit bir eylem degil. Bir tane kosu for dummies kitabi edinmem lazim.

Hiç yorum yok: