Çarşamba, Ocak 20, 2010

kedi düşünce

geçen sene gazetelerden birinin ucunda kıyısında bir haber okumuştum. küçük haberler hep birinin omzundan gazete okurken ilgimi çeker. büyük puntolu haberleri hiçbir konum ve mesafeden okumamayı tercih ederim. soru: bu durumda elimde duran gazeteyi okuma olasılığım nedir? başa dönelim. kediler, neden köpekler kadar insan canlısı değil konulu bir araştırma yapılmış. köpeklerin kedilerden daha önce insan içine çıktığı, kedilerin hala bazı durumlarda içgüdüleriyle hareket ettiği sonucuna varılmış. atıyor gibi olmak istemem ama yanlış hatırlamıyorsam bin yıllık bir farktan bahsediyorlar.

30'lu yıllarda çekilmiş bir filmde ortalıkta dolaşan kedilere bakıyordum. insana ve onun ürettiklerine zamane kedilerinden daha ürkek, temkinli yaklaşıyordu hepsi. yaklaşma da denmez ya, kaçıyorlar işte. öbür yanda akşamları işten eve dönünce (ben değil, kedi) kaloriferin kenarına kurulan, kendisine sağladığımız konfor karşılığında mıncıklanmasına ses çıkarmayan kediye bakıyorum. elektronik cihazlara gösterdiği ilgi, tamir için eve gelen teknik servis kıvamında. kamera arkasını daha çok sevdiğinden, bugüne dek kendisini görüntüleme şansına da erişemedik. kedilerin zamanla 'yavşadığını' söylemek istemiyorum. bu canavarın annesi, eve hiç adım atmaz mesela. gösterdiği en büyük yakınlık, sokak boyunca bahçe duvarları arasında saklanarak bana bir süre eşlik etmekten ibaret.

sözün kısası, kedilerin 'medenileşme' sürecinde bin yılların telaffuz edildiği bir ortamda, insan ömrünün kedilerdeki değişikleri algılayamayacak kadar kısa olması gerekmez miydi? fakat nasıl oluyor da 30'ların kedileri, şimdiki jenerasyondan açıkça farklı davranış biçimleri gösterebiliyor? modernitenin sonu gelince kedilerin davranışları da gözle görülür bir biçimde değişti mi yoksa? ne oldu size kediler?

kedi toplumuna dair dile getirmek istediğim bir diğer husus (dolmuşla karşıya geçerken aklıma geldi bu), sokak kedilerinin seyahat özgürlüklerinin istanbul şehrinde fevkalade sınırlandırılmış olması. anadolu yakasında yaşayan bir kedi, avrupa yakasına geçiş için gerekli tüm ulaşım imkanlarından yoksun. ya da tam tersi. kedilerin büyük çoğunluğunun ömrü, doğdukları yakada son buluyor. karşıya gizlice geçmeyi başaranların yaşadığı uyum sorunları ise, uzak geleceğe dair bir sorun olarak kalıyor.

6 yorum:

Tuğba dedi ki...

Öyleyse, ‘kedilerin seyahat etmeyi sevmemeleri hurafeden başka bir şey değil’ diyor, ellerine fırsat geçse, dünyayı dolaşacaklarını mı iddia ediyorsun yani? İnanmak istemiyorum.

Bir diğer husus; Modernitenin sonunu bilmem ama (zaten başını bilemedik ki sonunu bilelim), Anadolu’da hâlâ insana karşı mesafesini ‘vahşi pati’ yardımıyla koruyan kedilerin olduğunu biliyorum. Belki söz konusu durum, İstanbul gibi karmaşık şehirlerden ‘kaymaklıdır’…

Husus’ların bittiği noktada, “Ya -bi- Sus! demiş (kedi) atalarım… Ne güzel söylemiş…

k dedi ki...

burada önemli olan seyahati sevip sevmemeleri değil, böyle bir özgürlüğe sahip olmaları. bunun bilinciyle 'istesem dünyayı gezerim, ama yemişim dünyasını' diyebilmelerinin bu özgürlüğün temelini oluşturacağını düşünüyorum ki kıvırabildiysem ne mutlu bana.

ama itiraf ediyorum, söylediklerini hiç düşünmeden yazmışım. hele ki anadolu'daki kedilerin antropolojik vaziyetini es geçmek büyük ayıp olmuş.

Tuğba dedi ki...

Yok canım, belki de bir tek banadır o vahşi patileri, ne bileyim. Kendi söylediğime kendim de nasıl inandıysam artık...

Kıvırma açısı, tam yerinde olmuş, tebrik ediyor, madalyanızı 3 gün içinde kargoyla gönderiyoruz.

Son olarak da, ne kedi ne köpek, varsa yoksa ağaç diyorum Perec'in Uyuyan Adam'da dile getirdiği gibi...

salamy dedi ki...

Ya Badi'ciğim şu asyada doğup asyada kalma(ya da elbette avrupa yakasında doğup orada kalma) mevzuu, kediler dışında tüm kanatsız hayvanat alemi için geçerli değil mi?

k dedi ki...

bir tarafta ağaçlar diğer tarafta kanatsız hayvanlar, yazıyı yok edilmesi gerekecek derecede mesnetsiz kıldığınız için teşekkür eder, gelecek konu başlığında bu kadar kolay tufaya düşmeyeceğimi bilmenizi isterim :-)

Tuğba dedi ki...

"Bilakis, böyle bir 'beyin kasırgası' yarattığın için ben teşekkür ederim" diye de cevap verebilirim, "Biraz alıngan mmıyız bugün acebe?" başlığı altında uyuzluk ederek de. Tercih senin tabii...
Bekliyoruz bir sonrakini telaşla!