Cumartesi, Ekim 09, 2010

varlık ve zaman

toni, yaşam tecrübeleri sonucunda evindeki eşyayı yalnız mutlak bir ihtiyaç hasıl olduğunda -ama titiz davranmak kaydıyla- kullanırsa kendine daha çok zaman ayırabileceğini keşfetmişti. evde halıdan arta kalan boşluklarda yürüyor, çamaşırlarını temiz tutmak için onları nadiren değiştiriyor; kokmamak için terlemiyor, terlememek için hareket etmiyordu.

akşamları hazırladığı tütün sofrasını yere serdiği gazete kağıtlarına kurmayı adet edinmesi de bu yüzdendi.

kuru tohumlar yüzünü ateşe dayadığında, dudakları çoktan başka bir sözcüğü söylemeye girişmiş ölü çiçeklerin açarken çıkardıkları sesi taklit edercesine patlıyordu. kıyılmış yapraklar ise hemen her zaman cılız bir iniltiyle küle dönüşüyordu.

toni'nin yerdeki gazete kağıtlarına takılan gözlerinin beyin organına gönderdiği zayıf ama düzenli sinyaller, beynin de ilgisini çekmiş olmalı ki zaman içerisinde anlamlı bir bütün halinde algılanır olmuştu. böylece toni, ülke ve dünya gündemi hakkında hatırı sayılır bir bilgi birikimine kavuştu. bu bilgiyi somut olaya uygulayarak kendine özgü bazı fikirler edinmesi de görülmemiş değildi.

ben de oradaydım işte. duvardaki saate bakıyordum. kolonun üzerine asılı saat görüntüsü geliyor şimdi gözkapaklarımın arkasına. toni gündemdeki hararetli bir tartışma konusunda yorum yapıyordu. tanımadığım isimleri duyunca saate yöneldim tekrar. saatin ince çubuğu kendi adının verildiği doğrultuda altı derecelik açılarla ilerliyordu her saniye. zaman geçiyor dedim. anlatmaya devam etti. birbirini izleyen iki vuruş arasındaki o gri boşluğun kırılgan salınımının etkileyiciliğinden bahsettim. küfür ederek yatmaya gitti. inanıyorum ki bu hareketin nedeni, nabokov'un pek yerinde teşhisi uyarınca, sözlerimin verdiği eziyet değil, bir varlık durumundan diğerine geçmek için gerekli gizemli zihinsel manevranın benzersiz sıkıntılarıydı. biliyorsun, bu kolaydır evlat.

Hiç yorum yok: