kaleciye geri pas yapmanın (daha doğrusu kalecinin bu durumda topu elle tutmasının) futbol kurallarından silinmediği, ülkemizdeki futbol karşılaşmalarında doludizgin yaşandığı yıllardı. televizyon karşısında izlediğimiz maçlarda ola ki bir geri pas vuku bulsun, babam küfrü basıyor, hemen ardından kontra atak denilen oyun düzenini modern futbolun kurtarıcısı olarak kutsuyordu. hafızasının zayıflığından mı yoksa hayata dair çok önemli bir tespiti dile getirmenin verdiği hazdan mı bilinmez, fifa olaya el koyana dek evimizde binlerce kez tekrar etti bu sahne.
sonradan kaleciye geri pas yapmak yasaklandı yasaklanmasına ama ağaç da yaşken eğilmişti geçen zaman zarfında. futbolu, ne yalan söyleyeyim, hiç sevmemiş; ama kontra atak kavramını bireyin temel dinamiklerinden biri sayarak kendi yaşamıma da uygular olmuştum. aşkta, işte, aklınıza gelebilecek her mecrada yarı sahamdaki ayak oyunlarını ve saldırıları hareketsiz izliyor, düdük çalana kadar böyle devam edecekmiş duygusunun kemikleştiği bir anda, kalkıp gidiyordum. uzun uzadıya taktik çalışarak planlar yapma düşüncesinin içimde yarattığı daralmayı yadsımıyorum bu kalkışmanın köklerine baktığımda. bu yüzden kontra atak bile sayılmayabilirler. yalnızca bir an geliyor, neden - sonuç zincirlerinden boşanmış bir gitme düşüncesi zuhur ediyor; ve ben harekete geçene kadar da peşimi bırakmıyordu. kalem boş mu ya da gittiğim yönde bir kale bulabilecek miyim bilmiyordum. bir hedef var mıydı gerçekten yoksa başka bir akıntının etkisi altına mı girmiştim? bir yanıt beklemiyorum bu sorulara artık. bir yere ulaşma beklentisinin ya da sürüklenme iradesizliğinin değeri yok gözümde. gördüğüm en korkulu düşler, hareket edemediklerim.
öte yanda, konuyu paranoyakça ama gerçekle de sırt sırta duran bir noktaya çekmeden duramıyorum. belki de başından beri oyunda benden başka kimse yoktu. spiker taklidi yaparak sahada bir aşağı bir yukarı koşturdum, olmadık durumlara sokutum kendimi. yazan yöneten ta kendisi. bu olasılıkta kontra atak teorim muazzam bir biçimde sıçıyor ve yerini john woo teorime devrediyor. kendini pisliğin en derinlerine itip oradan kurtulmak için çırpınan karakterleri anlatan bir john woo filmini yaşıyorum. fucked up life, hard-boiled wonderland (bu da saçma sapan bir çağrışım oldu gece gece).
fugazi - waiting room
4 yorum:
Yazıyı yukarıdan aşağı-tersi, soldan sağa-tersi, 2 ters 1 düz, zekimüren kiPriği ve bilumum evkızı taktikleriyle okuyup, yüce robot düşünürü Termi'nin ağzından bal damlata damlata söylediği gibi "I'll come back"!
yazının orta yerinden iki yana doğru açılarak okuyalım tuğba hanım. kanatlardan yapılan ataklarla rakip takımın defansını tarumar edebiliriz. siz dönene kadar ben de takımdan ayrı düz koşu yapayım bir kenarda, olur mu?
Oh, olmuyor olmuyor! Bu konu beni aştı. Kontra atak ne? Geri pas ne? Okuyorum okuyorum anlayamıyorum. Küçükken seyrettiğim maçlardan birşeyler gözümün önüne geliyor ama... Allam yarebbim. Yok, o zaman da kafamı verip seyretmemişim ki! Zaten bir o görüntüler var bir de ne zaman fitbol konusu açılsa, askerlik anısı gibi bahsini geçirmeden geçemediğim, abimin beni kaleci yapıp demir bahçe kapılarına mıhladığı anılarım. Bunun konuyla ne ilgisi var diyen olabilir, nasıl olmasın? Zamanında kafam bassaydı bu fitbol olayına, her seferinde kapıya yapışmazdım herhalde. Beynimin yarısı yoksa tüm suç bu anlattığım olaydadır. Aa!
Hay bak, ben aslında John Woo abimden dem vuracaktım. Ama yazının ciddiyetine daha fazla zarar vermemek adına sanırım susmak durumundayım. Evet, kameraya topluca susuyoruz…
ciddiyet, kitapçılarda hülyalı genç kız yazarları standı önünde yolunu kaybetmiş kızıl saçlı, beyaz tenli, kafası hayli karışık güzel insanları etkilemeye çalışan avcı-toplayıcı türümüzün osuruktan tayyarenin uçabileceği izlenimini uyandırmak için kullandığı bir ilaç olup blog sınırları içinde kullanımı tercih edilmemektedir. burada ciddi bir şeyler dönüyor şüphesi içinizde doğduğu anda çantayı suratıma çarpma hakkınız her zaman için saklıdır (preventive war?). çok değişik ilaçlarım var benim, neyleyim ciddiyeti?
dedim ya, sevmem futbolu. ama güzel yurdumuzda hayatta kalabilmek için futbolla ilgili temel bir eğitimden geçmek şart. ofsayttı, geri pastı, gassaray'ın son transferleriydi, olur olmaz sözlü var her yerde. olmadı 529 tuğba. otur sıfır!
kuzenimin zoruyla gittiğim bir maçta bana doğru odaklanan canlı yayın kamerasına nah işareti yaptığım günden beri kadrajın içine girmeme izin vermiyorlar. ben şu kenarda susayım, çekimler bitince gelirim yanınıza.
Yorum Gönder